• Anasayfa
  • İnstagram
  • Facebook
  • Twitter
  • Pinterest
  • Bloglovin
  • Googleplus
  • Rengarenkatölye
  • 22 Eylül 2018 Cumartesi

    Ev Yapımı Taze Limonata ♡

    Güzel sonbahar gününden merhaba! ♡

    Ben bu esintili sonbahar gününde yaz içeceği tarifi vereceğim ama aslında her mevsim benim favorim ♡

    Herkes evde de denemiştir bence ama benim uzun zamandır kullandığım ve herkesin çok beğendiği bir tarif olunca burada da bulunsun istedim.



    Malzemeler:

    🌻 4 limon
    🌻 1 portakal
    🌻 2 su bardağı şeker
    🌻 1 çay kaşığı limon tuzu
    🌻 4 litre su

    Yapılışı:

    Limonları ve portakalı bol su ile iyice yıkadıktan sonra dış kabuklarını tırtıklı rendeyle rendeliyoruz.  Limonatamızı acılaştırmaması için beyaz kısımlarına dokunmuyoruz.

    Rendelediğimiz portakal ve limonları şekerle ovarak birbirine yediriyoruz. 

    Portakal ve limonların kalan iç kısmını 5 6 parçaya kesip şekerli karışımın içine atıyoruz, suları tamamen çıkana kadar ovalıyoruz. 

    Limon tuzunu ve suyu da ekleyelim. Tüm şeker eriyene kadar bir kaşıkla karıştıralım. 

    Son olarak ince gözlü süzgeç veya tülbentle büyük bir kap veya sürahiye süzüyoruz. Tadına bakıp suyunu artırabilirsiniz kendi ağız tadınıza göre.

    ❕ Tarifte portakal olduğuna bakmayın, hiç tadı gelmiyor. 


    Birazcık zaman alsa da basit ve çoookk lezzetli 

    Mutlu günlerrr! ♡

14 Eylül 2018 Cuma

Geçmişe Yolculuk: Cumalıkızık Köyü ♡

Muhtemelen dünyanın en şirin birkaç yerinden biri olan Cumalıkızık'tan merhaba!

Geçen ayki gezinin yazısı şimdiye kalmış olsa da gecikmeli olarak sözümü tutuyorum :)

Uzun zamandır gitmek istediğim bu şirin köye birdenbire plan yapmadan gidivermek nasip oldu. Kardeşim Eskişehir'de okuyor. Bu yıl ev tuttu, biz de hem okul bitiminde onu alırız hem evine birkaç parça bir şey götürürüz, gitmişken de Eskişehir'i gezeriz dedik, düştük yola. Eşim Eskişehir'e gitmişken Bursa'da da küçük bir gezinti yapalım dedi. Hemen açtık haritayı küçük bi plan yaptık. Eskişehir'i de Bursa'ya da daha önce gezdiğimiz için işimiz kolay oldu, daha önce görmediğimiz ilçelerini köylerini ekledik listeye, bi de görüp de doyamadıklarımızı :) Önce Bursa'yı gezdik, Eskişehir yakın diye 2. güne bıraktık.

Cumalıkızık, Bursa'dan daha yakın olduğu için ilk durağımızdı. Benim de en çok görmek istediğim.

Öyle şirin, öyle samimi bir köy ki insanın Cumalıkızıklı olası geliyor gezerken :)


Taş döşemeli yolları, rengarenk taş evleriyle kendinizi birkaç yüzyıl öncesinde gezinirken buluyorsunuz. Yol boyu çarşıları sayesinde sokağın ne ara bittiğini anlamıyorsunuz. Her dükkanda el emeği örgülerle, ahşaplarla, incik boncukla uğraşan teyzeler var. Yaptıklarını inceleyeyim, hediyelik bir şeyler bakayım derken bayağı vakit geçirdik biz bu tatlı çarşıda. Ben ahşap boyamalarını beğendim en çok. Kendim yapıyorum ama bu güzel memleketten hatıra olması için arkadaşıma bir tane hediye aldım.


Daha yokuşun başında tıkanan ben, burada hiç şikayetlenmeden seve seve arşınladım şu güzelim yokuşları :) Bi eski zaman hissi, eski zaman naifliği oluyor üstünüzde sokaklarda gezerken, taş, ahşap evlerin yanından salınırken. Yürüyüşünüze bile yansıyor. Parmak uçlarınız taşlara değiveriyor siz farketmeden. Kim bilir kimler yaşadı, neler yaşandı düşüncesi geziniyor kafanızda. 

Öyle boş evler görmedim ben, ya hala yaşanıyor ya da kahvaltı evi, gözlemeci olmuş çoğu.


Çarşılarında en çok hoşuma giden şey her tezgah üstünde rüzgar çanları olmasıydı. Hafif bi esintide bile tüm köyde yankılanan çıngır çıngır sesler öyle huzur verici, öyle sakinleştirici ki.. 



Tüm turistik çarşılarda satılan ürünler yine burada da var. Hediye alacağınız kişi çoksa Cumalıkızık magnetleri en ideali bence. 



Bu tarihi evlerin bir çoğu gözlemeci. Biz de Cumalıkızık yokuşlarında yorulunca merkezde şirin terası olan bir gözlemeci seçip oturduk. Gözlemesinden de çayından da memnun kaldık. Cumalıkızık manzarasında bir başka lezzetli oldu, hafif yüksek turistik bölge fiyatlarını hakediyor.

Kahvaltı saatinde yer olmuyormuş, erken saatlerde gelip yer kapıyormuş Bursalılar, o yüzden kahvaltımızı yolda yapmıştık biz bebekle yer aramayalım diye :)




Bu çiçekli evin yanından ilginç bir sokak aralanıyor. Cin Aralığı.



Muhtemelen en minik sokak bu sokaktır: Cin Aralığı. Tek sıra halinde geçilebiliyor. Sokağın yoğun zamanları için bir trafik lambası şart bence :) Her giren mutlaka fotoğraf çekindiği için zaman zaman birikmeler oluyor, çok da kısa olmayan bu dar sokağın orta yerinde biriyle karşı karşıya gelebiliyorsunuz :)

Kurtuluş Savaşı zamanında işgalcilerden kaçan askerler çıkmaz sokağa gelince bu küçük aralığa giriyorlarmış, işgalciler kaybolduklarını sandıkları için cinlerin kaçırdığını düşünüyorlarmış. Bu yüzden minik sokağın adı Cin Aralığı.



Kınalı Kar dizisini hatırlıyorsanız Cumalıkızık size tanıdık gelecek. Dizinin çekildiği konak, Bulanlar Konağı. Şu an hem restoran hem otel olarak hizmet vermekte. Mola için güzel bir durak olabilir.


Konaktan aşağı inen, üzeri sarmaşıklarla kaplı yokuş büyüleyici değil mi? Ben çok etkilendim bu sokaktan.


Cumalıkızık, UNESCO Dünya Mirası listesinde. Eğer Cumalıkızık'a dair daha fazlasını görmek isterseniz müze olan Küpeli Ev'i ziyaret edebilirsiniz. Sanırım 5 lira karşılığında tüm evi gezip eski Cumalıkızık kültürünü yaşayabiliyor, aynı zamanda fotoğraflayabiliyorsunuz. Aksi halde fotoğraf yasak. Küpeli Ev ismini evin küpe çiçeklerinden alıyor.



Bir de böğürtlenini, ahududusunu, incirini, şeftalisini mutlaka tadın yolunuz düşerse. Metre başı kasa kasa satılıyor. Hepsinden biraz aldık biz. Uzun yoldan geliyorsanız tadımlık alın, hepsi de hemen kendini salan meyveler olduğu için çok uzun zamanınız olmuyor yemek için :) Bizim Bursa yolculuğumuza mini mini ahududular eşlik etti :)

Yani bu güzel eski zaman köyüne, Cumalıkızık'a illaki yolunuz düşsün diyorum ♡ :) 

Mutlu günler!